26 Aralık 2015 Cumartesi

Anneler hemen paniklemeyin: Bebeklerde ishal ve kabızlık

    Bebeklerde veya çocuklarda yaşandığında ne yapacağımızı bilemediğimiz paniklediğimiz durumlardan biri de ishal ve kabızlıktır sanırım. Oğlumda kabızlık sorunu değil ama ishal sorunuyla çok karşılaştık. Bu yüzden bu konuyla ilgili birşeyler yazmak istedim. Bir süre sonra her anne evladının sağlığı, gelişimi, eğitimi için o kadar şey öğreniyor ki hayat boyunca öğrenci olmak isterseniz anneliği tavsiye ederim :)
    İshal sebepleri çok çeşitli olabilir, önceki yazılardan aşina olduğumuz besin alerjisi şiddetli ishale sebep olabilir. Besin alerjisi çocuklarda egzama, reflü, ishal sorunlarına sebep olur ve ne yazık ki başka sebepler ararken çoğu insan bu durumu farketmeyebilir, emziren anneler bu alerjenlerin süte de geçebileceğini bilmeli ve süt ürünleri, yumurta, fındık fıstık gibi alerjen proteinleri tüketirken dikkat etmeli bebeği gözlemlemelidir. Çoğu bebekte bu alerjiler görülmeyebilir, anne ve babanın alerjik olduğu durumlarda çocukta da görülme riski artar. Eğer alerjen yiyecek tespit edilip kesilmezse kanlı ishal dahi görülebilir. Paniklemeyin sadece yediğiniz proteinlerin veya alerji yapabilecek gıdaların listesini yapın bunları yemeyi bırakın tabi bebeğinize de vermeyin, meyve sebze ağırlıklı bir beslenmeye geçerek bu gıdaları teker teker ekleyin listeye böylece bebeğinizin, hangisine tepki verdiğini daha rahat anlayabilirsiniz. İshal tedavisi genel olarak vücut su kaybettiği için bebeğe çok küçük de olsa hazır su veya kaynatılmış soğutulmuş su vermek olmalıdır. Ben oğluma 5. aydan sonra hep ballı su verdim, balın alerjen olduğu söyleniyor yumurtaya 2 aylıkken alerji geliştiren oğlumda bala karşı hiçbir olumsuzluk görmedim aksine şifa kaynağı olduğunu düşünüyorum ama yutamadıkları için ben 150 ml suya bir çay kaşığı kadar karıştırıyorum çok az tatlı bir su oluyor. Bal şerbeti denirmiş eskiden Aidin hocanın kitabından öğrendim çok mutlu oldum, bilmeden doğru birşey yapmıştım.
    Bunun dışında antibiyotiklerin yan etkisiyle, diş çıkarma dönemlerinde salya artışından dolayı bebekler ishal olabilir. Mikrobik yani virüs veya bakteri sebebiyle olanlar da vardır ki testle anlaşılabilir. Her durumda sıvı kaybını azaltmak için su, meyve suyu, yukarda anlattığım gibi bal şerbeti verilebilir, anne sütü de aynı şekilde verilmeye devam edilir.
    Kabızlık daha farklı sebeplere bağlı olabilse de, diş çıkarma döneminde kabız olan bebeklere de rastlıyoruz. Mamayla beslenen çocuklarda kabızlık problemine daha çok rastlanıyor, birçok arkadaşıma mamanın içerisine bir çay kaşığı zeytinyağı koymalarını önerdiğimde 2,3 gün yapamayan çocuklar kakasını yapmıştı çok mutlu oldum. Mamanın kabız yaptığını düşünüyorsanız bu yöntem işe yarayabilir. Aynı şekilde poposuna ve karnına da zeytinyağı sürüp masaj yapmak iyi gelebilir. Doğal zeytinyağı olsa tabiki daha güzel olur ama elinizde hangisi varsa onu kullanın acil durumlarda. Çünkü çok acı çekiyor bebekler ve ne yazık ki bekledikçe sertleşen kakayı çıkartmak onlar için daha zor olur. Olabildiğince erken su veya bal şerbeti verebilirsiniz bu durumu engellemek için. Bir de ek gıdalara yoğurt elma gibi bağırsak dostu yiyeceklerle başlamak çok iyi olur, biz 5 aylıkken başladık elmayla sonra yoğurt ve ardından çorbalarla devam ettik 6. ayda, bütün bebeklere annelerine babalarına sağlıklı günler dilerim.

Her evde bulunmalı: Elma sirkesi

    Ne güzel birşeysin sen elma sirkesi :) Evimde o kadar çok alanda kullanıyorum ki özellikle Toprak doğduktan sonra hangi faydasını hangi kullanım alanını önce yazsam bilemedim şuanda. Tabiki sırayla anlatacağım birazdan inşallah faydası dokunur sevgili okurlarıma. En başta değerli bir hocamız ailecek sıkıntılı günler yaşadığımızda önermişti, nazar ve büyüye karşı koruduğu için o şekilde kullanmaya başladık ve şuanda evimizin vazgeçilmezi. Hem içtiğiniz suya hem de evi temizlediğiniz suya katabilirsiniz böyle sıkıntıları olanlar. Tabi ki duaya sarılmak da çok önemli. Hocamdan Allah razı olsun, aslında bilimsel olarak da çok faydaları olduğunu okudum sonrasında.
    Benim nasıl kullandığıma gelirsek; temizlikte kullanıyorum elma sirkesini, bir kapak koyun yerleri sildiğiniz suya, toz aldığınız suya veya cam sildiğiniz suya, çok koyarsanız keskin bir sirke kokusu kaplar evinizi ona dikkat edelim bir de sevdiğiniz parfüm veya lavanta yağı portakal yağı gibi şeyler de damlatabilirsiniz bu suya, hoş bir koku olur. Elma sirkesi antibakteriyel özelliğiyle zararlı mikropları öldürür, çamaşır suları gibi evdeki yararlı bakterileri öldürüp, enfeksiyon riskini artırmaz, içindeki kimyasallarla sizin sağlığınızı tehdit etmez. İyi bir temizleyici ben çok memnunum.
     Çamaşır makinemde yumuşatıcı olarak kullanıyorum bir veya iki kapak kadar, kokusu kesinlikle kalmıyor çamaşırlarda, asidik yapıda olduğu için makinenin temiz kalmasına da yardımcı olduğunu düşünüyorum, antibakteriyel özelliğini çamaşırlarda da görmek güzel. Yumuşatıcılar gibi çamaşıra yapışıp cildinize zarar vermez. Ağır sentetik kokularla alerjik astım hastalarını rahatsız eden marketteki yumuşatıcılardansa, yumuşatıcı gözüne elma sirkesini koyun gitsin. Çok fazla sert olmuyor benim çamaşırlarım ama tabi kullandığınız deterjan da önemli o da doğal olmalı. Prof. Saraçoğlunun sıvı deterjanları çok güzel veya Etimatik adlı bordan üretilen yerli deterjanımız var, hem doğal hem yerli ürünler kullanabilmek artık mümkün. Erkan Şamcı internet sitesinde de doğal temizlik ürünleri bulmak mümkün, kullandığım ürünlerini beğendim.
    Konudan kopmayalım :) Yeşilliklerin temizlenmesinde, börtü böcek toprak bunların çabucak dibe çökmesinde çok etkili, ıspanaklarım, marullarım, rokam hep bu yöntemle yıkanıyor çok güzel bir yöntem, yeşillikleri biraz elma sirkeli suya ıslayın bekletin dibe çökenleri görüyorsunuz zaten, istenirse tekrar edilebilir. Bulaşık parlatıcı gözüne koyuyorum, kireç falan olmuyor, pırıl pırıl tabi gene yukarda bahsettiğim doğal markaların deterjanlarını kullanabilirseniz daha iyi. Birkaç kişiden makineyi bozar gibi şeyler duydum ben 2 senedir kullanıyorum bir sıkıntı yaşamadım sirkeyle alakalı çok şükür.
    Gıda takviyesi olarak da kullanabilirsiniz, ballı elma sirkeli su bağırsakların düzenlenmesinde çok etkili, sindirimi düzenlediği için tabi kilo vermeye de yardımcı olur. Ev sirkesini tavsiye ediyorlar ama ben hazır kullanıyorum şuanda, kendi sirkemi yaparsam onu da burdan paylaşırım. Sağlıklı günler diliyorum.

Çocuk ve şiddet

    Bir çocuk dövülmeyi sövülmeyi hakedecek ne yapmış olabilir? İşkence edilecek kadar ne fenalık yapmıştır? İnsanlar birkaç gündür işkenceci üvey anneyi konuştu, gördüğümden beri dua ettiğim miniklerin aslında bu olayı bir süre önce yaşadıklarını ve şimdi daha iyi olduğunu öğrendim facebookta. Bu bile birazcık hafifletti yükümü. Bu yük hepimizin omuzlarındaydı, o çocukların sesini nasıl duymamıştık? Komşuları akrabaları nerdeydi bu yavruların, deve kuşu gibi kafayı kuma gömünce sorumluluğumuzun kalmadığını sanıyoruz herhalde toplum olarak. Görmedim duymadım bilmiyorum.
    Konu sadece o yavrular değil konu toplum, konu insan, konu çocuk, konu şiddet. Çoğumuz kavgalarla, hakaretlerle, tokatlarla erken tanıştı benim gibi; kiminiz daha şanslıydı okulda, sokakta tanıştı şiddetle. Kiminiz baba evinde görmediği şiddeti koca evinde gördü. Şiddetin hertürlüsü kötü elbette ama bazılarımız bu çocuklar gibi psikopatların elinde büyüdü. Nasıl geçti o günler, yıllar bilinmez ama o iç yarası hiç geçmezmiş gibi geliyor. O değersizlik, o haksızlık duygusu niye ben sorusu çıkmaz sanki akıllardan. Hepimiz niye ben diyoruz en ufak sorunda, bu çocukların bu soruyu sormaya en çok hakkı var. Bu işkence kendime evladıma yapılmadı ama yapılabilirdi de bunu bilmek durumun ne olduğunu anlatır size, psikopatlar yetiştiren bir toplum olduk ve bu psikopatlar işlerini sessizce görürken kimse engel olmuyor. Okul yurdunda şiddet, engelliye şiddet, huzurevinde şiddet, çocuğa şiddet, kadına şiddet! Nedir bu çılgınlığın sebebi? Neyi unuttuk biz toplum olarak? Yardımlaşmayı, selamlaşmayı, komşunun kapısını çalmayı, bir tabak yemek götürmeyi, çevremizde veya uzağımızda ihtiyacı olanlara el uzatmayı. Herkesin yapabileceği birşey varken hiç bulaşmayalım demek çok kolay değil mi? Birine yardım etmek demek kendine yardım etmek demek çünkü bu toplumda, bu dünyada yaşıyoruz hepimiz ve yarın hangi duruma düşeceğimizin garantisi yok. Ölünce herşeyin yok olup gideceğini düşünüyoruz belki de ne yazık ki öyle değil, aldığımız her nefesin yaptığımız her iyiliğin, her kötülüğün hesabı verilecek.
    Yaptığınız iyilikler belki size yeni ufuklar yeni mutluluklar yeni kapılar açacak bunları da düşünün, bir yetimin bir öksüzün halini sorduğunuzda ufacık bir gülümsemeye sebep olduğunuzda insan olduğunuzu hissedeceksiniz belki de. Kendi yaralarınızı saracaksınız başkalarının yaralarına merhem olurken. Çünkü kimse dertsiz değil bu dünyada ama birbirimize ihtiyacımız var, biz yardım bekleyenlerin sessiz çığlığını içinden haykırışlarını duyalım. Duymadığımız da işte bütün ülke olarak biz ne yaptık nerdeydik, nasıl görmedik de bu yavrucuklar bu hallere düştü diyebiliriz daha pek çok olayda. O yüzden zalimin eline fırsat vermemek için lütfen koruyalım kollayalım arayalım bulalım ihtiyaç sahiplerini, öksüzleri, yetimleri, hastaları, darda kalanları, yolda kalanları. Kur'an'da böyle emretmiyor mu bize? İyilikler çoğalsın ki zalimlerin oyun alanı olmasın bu dünya. Haksızlık karşısında susmayalım görmezlikten gelmeyelim; zalimin, şeytanın ortağı olmayalım. Allah kalplerimize merhamet versin, hayırlı işlerde yarışanlardan eylesin, hayırlı günler.

23 Aralık 2015 Çarşamba

Eklem ağrıları sedef ve egzama ilişkisi; Bir tedavi yöntemi olarak oruç

    Otoimmün hastalıkların yani vücudun kendi hücrelerine saldırdığı ve sebebini bulamadığımız birçok hastalığın temelinde kötü beslenme ve yanlış yaşam tarzı yatıyor. Belki bunu zaten biliyordunuz ama yaşam stilinizi değiştirmenize rağmen durumunuzda hiçbir değişiklik olmadı. Çok normal çünkü vücudunuzda biriken toksinleri atmak o kadar kolay değil. Siz sağlıklı beslenerek veya egzersiz yaparak yeni toksinlerin vücutta birikmesini engelliyorsunuz evet ama vücudunuzda bulunan toksinler sizi rahat bırakmıyor ve nasıl olsa iyileşemiyorum diyerek eski alışkanlıklarınıza geri dönüyor, tek çarenin ilaçlar veya ameliyat olduğuna kanaat getiriyorsunuz.
    Bu durumun temelinde yatan sorun şu; size önerilen sağlıklı yaşama geçiş yapabilmeniz için sağlığınıza kavuşmanız gerekir, yani dizleri ağrıyan bir insan spor yapamaz tabiki ve insülin direnci bozuk bir insana sadece tatlı yeme dediğinizde bile çok zorlanabilir. Tedavi yöntemlerinden belki de pek aklınıza gelmeyen birşey önereceğim size, Aidin Salih hanımın kitabında daha detaylı anlatılıyor: Şifa orucu, su orucu olarak da geçiyor, yurt dışındaki merkezlerde water fasting deniyor. Sadece su içerek veya zorlanmıyorsanız su bile içmeden de günlük, 3 günlük hatta daha uzun oruç tutmak ve hastalıklardan kurtulmak mümkün. Niyet edince herşey daha kolay oluyor sanki ve diyet yapmak gibi de zor değil. Açlığın hastalıklar üzerinde nasıl bir etkisi olabilir peki? Şöyleki vücut aç kaldığında sindirime harcadığı enerji ve zamanı iyileşmek toksinlerden arınmak için kullanıyor. Ramazan oruçlarında olduğu kadar günlük veya 3 günlük oruçlarda da devamlılık çok önemli bu şekilde hem kilo vermek hem nefsimizle mücadele etmek hem de hastalıklardan kurtulmak mümkün. Günümüzde birçok hastalığın sebebinin çok yemek yeme ve sağlıksız yiyecekler tüketme olduğunu düşünürsek orucun bize sağlayacağı çok fazla yarar var. Ben ramazan orucu haricinde dolunay zamanlarında 3 günlük (hicri ayın 13,14,15. günlerinde) ve haftanın pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmanızı önerebilirim, çok faydasını görüyorum kendimde maddi ve manevi.
    Geleneksel tıp, nebevi tıp gerçekten çağımızda unutulmuş durumda. Nasıl olur da ilk kez Aidin hocanın kitabında okudum ben bunları dedim, çünkü hadis ve ayetlerle anlatılmış çok yönlü bir kitap ama bir o kadar da sade ve anlaşılabilir. Tıp biliminin bu bilgilerle beraber ilerlemesini tercih ederdim fakat olmamış bir noktada modern tıp ve alternatif tıp olarak ayrılmışlar. İlaçların eski zamanlarda sadece bitkilerden yapıldığını sentetik ilaçların sonradan bu doğal ilaçları taklit ederek oluştuğunu unutmuşuz hepimiz. O formüller nerden geldi diye düşünmüyoruz ve nedense bazı insanlar bitkisel ilaç deyince koşarak uzaklaşıyor, halbuki o içtiği ilacın esas formülü de doğada bulunan bitkilerde mevcut fakat sentetik olarak üretilince daha faydalı hale geliyor herhalde :)
     Ayrıca iş alternatif tıp olunca ve denetlenmesi çok mümkün olmayınca çıkarları için bu işi suistimal eden insanlar da var. O yüzden bitkiler zarar vermez diyemeyiz çünkü Allah her bitkiyi başka bir amaçla yaratmış. Hepsi aynı özellikleri taşımaz ve aynı hastalığı iyileştiremez. Mesela hamileyken adaçayı içilmez adet söktürücüdür çok miktarda tüketilirse zarar verir, emzirirken de içilmemesi gerekir çünkü fito-östrojen içerir sütü azaltabilir. Bunun gibi pek çok şey söyleyebilirim ama bunu bu ürünleri satan aktarlar ve öneren kişiler de bilmeli mesela, insanlar yanlış bitkiyi yanlış şekilde kullandıklarında derman ararken başka sorunlar çıkabiliyor.
     Peki oruç haricinde bu toksinleri eritmenin diğer yolları nelerdir? Ben şuan yüzümdeki egzamaya ve alerjik rahatsızlıklara, alerjik öksürüğe iyi geldiğini okuduğum Laden çayını ve aloeveralı kremi deniyorum şimdilik sonuçlar şöyle, yüzümde çıkan kuru pul pul dökülen birkaç yer varken sırt kısmımda pul pul dökülen kuruyan küçük bir bölge oluştu. Vücudumda senelerce sağlıksız beslenmemin (cips,kola,hazır paketli gıdalar) sebep olduğu çok toksin vardır eminim. Aidin hoca egzamanın sedefin toksinler atılana kadar kaybolmayacağını, kortizonla bastırılsa dahi eklem ağrıları romatizma olarak geri dönebileceğini söylüyor çünkü bu toksinleri atmadan bağışıklık hücrelerini bastırmaya çalışmak pek mantıklı değil. Peki ne kadar sürecek bu durum? Onu Allah bilir, biz şifa istemekle ve bu şifayı aramakla meşgul olalım gerisini Allah'a bırakalım. Sonuçları güncel olarak paylaşmaya çalışacağım. Herkese sağlıklı günler diliyorum, soru ve önerilerinizi bekliyorum.

21 Aralık 2015 Pazartesi

Anne sütünü artırmanın doğal yolları: Pozitif olun!

     Bebeğimi 15 aydır sütümü sağarak besliyorum, tabiki 5,5 aylıkken ek gıdalara da başladık ama hiç emziremeyen gene de şükürler olsun sütü henüz kesilmeyen bir anneyim. Egzamanın alevlendiği ve bunun besin alerjisinden olduğunu anladığımızda yaptığım diyetten ve uykusuz gecelerden dolayı sütüm kesilmek üzereydi ama Allah rızkını kesmemişti oğlumun. Egzamasını artıran yiyeceğin yumurta olduğunu anlayınca diğer yiyeceklerden daha rahat tüketmeye başladım sütüm de artmaya başladı tekrardan. Burda dikkat etmemiz gereken en önemli şey olumsuzluklara rağmen pozitif olmaya çalışmak. Ben bunu başaramadım bir süre çünkü çevremden çok negatif tepki aldım hepiniz alıyorsunuz muhakkak ama ben çevresinden çabuk etkilenen bir karakterdeyim, duyduğum kötü sözler yaşama sevincimi bebeğime olan ilgimi, umudumu azalttı. Lohusa depresyonu yaşadığımı bile çok geç anladım. O yüzden annelere tavsiyem size yardımcı olmayacak insanları etrafınızda evinizde bulundurmayın, çünkü herşeyi daha da zorlaştıran her güzellikte bir kötülük görüp canınızı sıkan insanlar bu süreçte en son ihtiyaç duyacağınız şey.
    Sütü artıran yiyecekler olduğu doğrudur ama dinlenmiş olmanız ve pozitif olmanız hepsinden önemlidir. Belki geceleri uykusuz kalacaksınız ama gündüzleri bebeğinizle yatmak için fırsat kollayın derim. Ben o sırada misafirlerle uğraştığm için dinlenemedim uykusuzluktan bebeğimin ağladığını duyup kalkamıyordum bazen, çünkü gün boyu süt sağ, kusmuk temizle, yemek yap, misafirlere çay kahve getir, evi toparla çamaşır yıka bunlarla geçtiği için çok yorucuydu. O yüzden ilk zamanlarda zaten ağrınız sancınız oluyor ve bebeğin çok sık karnını doyurup çok sık altını temizliyorsunuz, yardım etmek haricinde çocuk görmeye gelenler sonra gelsinler sizin için daha iyi olur. Bebeğinize ve yeni hayatınıza alışmadan bir de konu komşu eş dost ne dedi ne yorum yaptı diye canınızı sıkmayın. Lohusa depresyonunun en önemli sebebi olarak görüyorum ben bu durumu. İkinci bebeğimde inşallah daha tecrübeli hareket ederim ama anne adaylarını veya lohusaları uyarmadan geçemedim :)
    Gelelim yiyeceklere benim sütümü artıran bulgur pilavı ve rezene çayıydı, özellikle rezene çayının gaz giderici olarak bebeklere de önerildiğini sonradan öğrendim. Ben hergün bir bardak rezene çayı içtim, poşet çaylardan alıyordum. 4,5 aya kadar içtim sanırım, sonra gaz sorunu pek kalmıyor zaten bebek hareketlendiği için. Bulgur pilavı yediğim zaman sütümün arttığını gözlemledim, onun dışında yeşilliklerin de süt artırdığını duydum özellikle dere otunun, ama denemedim. Süt artıran hazır çayları da hiç tüketmedim ama mutlu olduğum uykumu alabildiğim zamanlar da sütümün bol olduğuna eminim. Negatif insanlardan uzak durarak süt artırmak mümkün bir de birinin yanında emzirmek veya süt sağmak da benim için iticiydi sebebini bilmiyorum. Bebeğimle başbaşa zaman geçirmek daha rahatlatıcı oluyordu. Soru ve önerilerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz :)

Temizlik yaparken sağlığa zararlı kimyasallardan nasıl kaçınırız? Doğal temizleyiciler nelerdir?

    Kimimiz hergün kimimiz haftada bir yapıyor ama temizlik yapmadan olmaz. Peki hangi kimyasallardan uzak durmalıyız, olası zararları nelerdir? Ben küçüklüğümden beri çamaşır suyu deterjan kokusuna karşı hassasım hoşlanmıyorum, bulaşık deterjanları ve sabunlar ellerimin kurumasına soyulmasına sebep olurdu hiç sevmezdim temizlik yapmayı :) Artık bir anne olduğum için temizliği sevmemek gibi bir lüksüm yok, yerler temiz olacak emekleyen bir bebeğim var, sürekli çiş kaka yemek döktüğü kıyafetleri ve daha birçok iş. Peki ona ve çevreye zarar vermeden nasıl temizlik yapabilirim ben, onlarca kimyasal var markette ve reklamlarda hijyennnnnnn temizlikkkkk bembeyazzz diye bağırıyor kadınlar çıldırmış hepsi de!! Markete girdiğinizde sizi bebek deterjanları, bebek yumuşatıcıları falan karşılıyor. Bizim kullandıklarımızın zararlı olduğundan eminiz ki bebeklere özel daha az zararlı deterjan üretiyor sağolsun üreticiler!!! Neden doğal temizleyicilerden kimse bahsetmiyor artık? Önceden insanlar temizlik yapmıyorlar mıydı bazı markalar yokken? Temizlik için bu kadar çok para harcayıp çevreyi ve sağlığını bozmuyordu herhalde insanlar.
    Dönüp duran reklamlar, mikroplara ölümmm diye bağıran insanlar çok canımı sıkıyor. Biyolog olarak biliyorum ki o kimyasallar sizi zararlı mikroplardan korumaz aksine vücudunuzda ve çevrenizdeki yararlı bakterileri de öldürerek doğal ortamınızı bozar ve en ufak enfeksiyon çok az sayıdaki zararlı bakteri bile çok hızlı yayılabilir böyle ortamlarda. Ne yazık ki iyi durulansa dahi çamaşır ve bulaşıklarımız bu kimyasallar denizlere göllere nehirlere karışıyor ve topraklarımıza yiyeceklerimize ve bize geri dönüyor. Her türlü zararı gene bize yani, ben çoğunu kullanmıyorum evet ama çevremde birçok kadın kullanıyorsa en önce kendilerine sonra da çevrelerine zarar veriyorlar bilerek veya bilmeyerek, birilerinin uyarması haykırması gerekiyor, reklamların sayısının da azaltılması gerekiyor insanların beynini yıkıyorlar hijyen yalanıyla. Aidin Salih hocanın kitabını okuyun lütfen, kullandığınız her ürünü sorgulayacaksınız artık. Birileri para kazanıyor üretiyor yalan söylüyor pazarlıyor sen hem para veriyorsun hem de kendine ailene çevrene zarar veriyorsun. Bir dur diyelim buna lütfen anneler olarak biz yaparsak çocuklarımız da öyle öğrenir. Temizlik yapıyoruz derken yararlı mikroorganizmalara, doğadaki canlılara ve en çok kendimize zarar vermeyelim.
    Gelelim neler kullanıp neler kullanmayacağımıza, toz alırken sadece su kullanıyorum ben, camşarı silerken sirkeli su kullanıp memnun olanlar var ama ben ordada sadece su kullanıyorum, spreyler yok artık hayatımda :) yerleri silerken bir kapak kadar elma sirkesi ve sevdiğiniz parfümden veya lavanta yağı portakal yağı gibi şeyler ekleyerek pırıl pırıl bir eve sahip olabilirsiniz. Arap sabununu ahşaplar için kullananlar duydum ben sirkemle mutluyum ama onun da doğal bir çözüm olduğunu düşünüyorum. Yumuşatıcı yerine elma sirkesi kullanıyorum çünkü elbiselere yapışan yumuşatıcıların en çok temas ettiğimiz kimyasal olduğunu düşünüyorum, havlularımız biraz sert oluyor ama kanser olmaktan iyidir diye düşünüyorum. Son zamanlarda artış gösteren rahim ve yumurtalık kanserlerinin temizleyici kimyasalları çok kullanan kadınları biraz düşündürmesi gerekiyor, temizleyicilerden en çok etkilenen kadınlar çünkü. Hormonları taklit eden ve adet sancılarını artıran doğurganlığı ve anne sütünü azaltan kimyasallarda mevcut, paraben içermeyen ürünleri tercih edin özellikle.
    Bulaşıklarda parlatıcı kullanmıyorum Saraçoğlu'nun deterjanı o konuda çok iyi gerek kalmıyor.  İbrahim Saraçoğlu'nu çok severek takip ederdim, bitkisel kürleriyle şifa dağıtan böyle hocalardan çok çok olsa dediğim insanlardan kendisi, kimya profesörü ama bitkiler konusunda uzman. Onun parabensiz bakım ürünleri ve ağartıcı içermeyen çamaşır ve bulaşık deterjanları mevcut fakat heryerde yok sanırım ben internetten alıyorum, kendiniz de evde yapabilirsiniz deterjanınızı tabiki bununla ilgili postlar da yazacağım. Onun dışında ben makyaj krem şampuan diş macunu parfüm alışverişimi,ürünlerinde bitkisel özler ve yüksek oranda aloevera kullandığı, paraben ve hayvansal yağlar kullanmadığı için Alman Lr markasına üye olarak internetten yapmaya başladım, bitkisel ürünler kullanmak isteyenlere tavsiyemdir. Markayı ve ürünlerini detaylı anlatacağım bir yazı yazacağım. Bunun dışında tabiki en güzeli evde kendimiz hazırlayabileceğimiz ürünler, fakat ben kolayına kaçarak hangi markaları kullanabilirim onu araştırdım ve buldum, lütfen önerilerinizi ve görüşlerinizi paylaşın benimle :)
   

Bebeklerde ve yetişkinlerde egzama neden olur, nasıl tedavi edilir?


    Öncelikle merhaba, bebeğinde ve kendisinde egzama olan uzun süreler mücadele etmekte olan bir anneyle tanışacaksınız. Yemeklerden, giyime, temizliğe bütün alışkanlıklarımızın yanlış olduğu hatta ne yazık ki en yetkili saydığımız insanların dahil birçok konuda araştırmadan ezbere konuştuğunu görmek acı verici, ama çok geç olmadan bunu farkettiren Allah'a şükürler olsun. Size bu yolda yaşananları sağlık gıda ve ilaç sektörünün nerelerde yolumuzu tıkadığını anlatmaya çalışacağım ve paniklemeden neler yapmamız gerektiğini de. Normal doğumla dünyaya gelen anne sütüyle beslenen oğlum 2 aylıkken karma aşı sonrasında artan kızarıklık kafasında ve yüzünde kabuklanmalar, kaşıntılar, bepanthen gibi kremlerin bir fayda sağlamadığı yaralar oluştuğunda doktora gittik, çocuk doktoru atopik egzama dedi oğlum için kortizonlu bir krem ve iyi bir markanın kremlerini önerdi, neye dayanarak önerdi bilmiyorum çünkü hiç fayda görmedik. Kortizonlu kremler de geçici çözümdü çünkü kremi bıraktığımız an tekrarlıyordu, kortizon içeriği çok da masum olmadığı ve cildi incelttiği için çok uzun süreler kullanamıyorsunuz bu ilaçları ara vermeniz gerekiyor en azından. Bu kadar basit anlattığıma bakmayın esasında ağlayarak ve dua ederek geçirdiğim kaç gece oldu bilmiyorum oğlum kaşınmaktan uyuyamıyor yüzünü kanatıyor, içinde ne olduğunu bilmediğim damlalar, kendime dahil kullanmak istemeyeceğim kortizonlu kremleri sürmek zorunda kalıyordum b,raz rahatlasın diyerek. 
  Bu arada aklıma hamileyken yüzümdeki kırmızılıklar geliyor, hormonal diye düşünüp önemsememiştim ama bende de vardı demek ki egzama ve sütümdeki alerjenler oğluma geçiyordu. Genel kanı buydu anne sütünden bebeğe alerjenler geçebilir ve egzamaya sebep olabilirdi. Ama nasıl oluyordu ve nasıl engellenebilirdi. Herşeyden acili kortizonsuz bir krem bulmak için bütün siteleri okudum ve çok şükür hala evimizde bulunan pembe coresatin kremi buldum önerdiğim herkesten dua aldım ve kaşıntıları kızarıklıkları giderirken kortizonlu kremlerdeki etkiyi yapmıyor, deriye zarar vermiyordu. Tek tek gıdaları keserek yumurtanın alerji yaptığından emin olduk. Herkese özellikle protein diyetini öneriyorum bir süre çünkü sindirimde problem olursa alerji yapabilecek besinler proteinlerdir, et süt yumurta fıstık gibi. Fakat sindirimi bozanlar bambaşka bir konu, şekerli hamurlu gıdalar, koruyucu katkı maddeli gıdalar, antibiyotikler ve bunların sebep olduğu bağırsak mantarları. Proteinleri kestikten sonra düzelme olacaktır Allah'ın izniyle ve tekrar tek tek eklemeye başlayacaksınız o anda hangisi kızarıklık kaşıntı yapıyorsa onunla uzun bir süre vedalaşacaksınız hem anne hem de çocuk.
     Şuan nadiren yumurtalı ürünleri tükettiğimizde kızarıklıklar oluyor ikimizde de. Bende ki alerjinin hamilelikte başladığını biliyorum. Çok garip hamile kalmadan önce çok sık tüketmiştim. Ama sadece çok yemekle açıklanabilecek bir durum değildi tabi. Besin içerisindeki proteinlerin toksin olarak algılanması için sindirimin bozulmuş olması gerekliydi. Araştırmalarım sonucu öğrendim ki yurtdışında buna leaky gut syndrome yani geçirgen bağırsak sendromu deniyormuş, bağırsakta mantarların sayısı artınca gıdaların geçişi sindirim tamamlanmadan oluyor ve besinler toksik olarak algılanıp vücutta egzama ve sedefe sebep olabiliyormuş. bağırsaklardaki mantarları azaltıp normal florayaı sağlamak için neler yapılabilir doğal olarak hemen yazıyorum Ben sabahları elma sirkeli ballı su, öğlenleri yoğurt ve gece yatmadan bir diş sarımsakla bağırsak florasını düzeltmeyi amaçladım. Uzun süren diyet ve bu tedaviler sütüme geçen alerjenleri şükürler olsun durdurmuştu.Fakat sütümün çok azaldığı zamanlar oldu bu durumda oğlum mama içmedi ve kustu, onun yerine ballı su verdik ve çok sevdi hala da çok sever, balın ne büyük şifa olduğunu Kur'an'da geçtiğini daha sonra öğrenecektim. Coresatin kremin de yardımıyla eski cildine kavuştu oğlum Allah'a şükürler olsun.
    O sırada karşıma çıkan Aidin Salih hocanın yazıları söyleşileri fikirlerimi 180 derece değiştirmişti. Kitabını alıp okudum, nebevi tıp yani peygamber tıbbı ve Aidin hocanın hastalarının deneyimlerinden çok etkilendim, kitabın adı: Gerçek Tıp (Yitik Şifanın İzinde). Herkesin okumasını öneriyorum, Aidin hocaya da Allah'tan rahmet dilerim. Orucun faydalarını, bütün hastalıkların temelinde beslenmeyle bir ilişki bulabileceğimizi gördüm. Ayrıca kullandığımız kimyasalların temizleyicilerin en çok kadınlara ve bebeklere olmak üzere nasıl ağır hasarlar verdiğini anladım. Kimisi gülüp geçiyor bunlara ama sorumsuz bir hayat sürmenin bedelini insanlar ağır ilaçlar ağır ameliyatlar, kendilerinde değil fakat genetik yapıları bozulduğu için çocuklarında görülen hastalıklarla ödüyor. 
     Sağlıklı olmak güzel olmak bize reklamlarda dayatıldığı kadar kolay değil. Tam tersi belki de o reklamlardaki algıyı çürütebilirsek genel kanıdan kurtulup doğal şifa kaynaklarını araştırırsak, nelerin bizi hasta ettiğini ve bunların normalleşmesinin sonucunu görebilirsek, Allah'ın bize sunduğu sağlık nimetine tekrardan kavuşuruz. Yazılarımı kısa tutarak sizlere faydalı olmak amacıyla başka yazılar da kaleme alacağım soru ve öneriler için yorum yazarsanız çok sevinirim. Cevaplamaktan mutluluk duyarım.